“Sana on iki ambar dolusu tohum bıraktım.” diye fısıldadı kulağıma. “Zamanı geldiğinde onları toprak ile buluşturmazsan, senin için yolculuğa çıkmana engel olan on iki ambar dolusu yüke dönüşürler. Oysa o tohumların her birini vaktinde toprakla buluşturduğunda, bastığın yerlerde çiçekler açar. Bastığın yerlerden meyveler fışkırır. Senin, yolculuğunda geride bir yerlerde ektiğin tohum büyür, rüzgarlar yardımıyla henüz ayak basmadığın yerlere ulaşır. Tohumlarının meyveleri hem geride bıraktıklarını, hem seni, hem de gelecekte yolunla kesişenleri besleyecektir!”
Fısıldayanın kim olduğunu anlamaya, yüzünü görmeye çalıştım, göremedim. O ise fısıldamaya devam etti ” Ben ambarını oluşturan ve yolculuğuna başlamadan ektiğin ilk tohumum. Benim adım Hayat Ağacı. Ben, Sen’im aslında. beni dışarıda değil, içerinde görebilirsin ancak.”