Aklımdan Geçenler
Sıklıkla kendini bir kısır döngü içerisinde hissedersin. Hayatın getirdikleri ile meşgul olurken öyle bir ruh halinde olursun ki, “ipin ucunu kaçırmış” olma hissi yakanı bırakmaz. “Hayatın getirdikleri” demek yerine “… getirdikleri” de diyebilirsin. Mesela ben “Yurda’nın getirdikleri” diyebilirim veya sen Ayşe, “Ayşe’nin getirdikleri” diyebilirsin.
Hayatın akışında öylesine yaşayıp gitmek için sorumluluğu üzerinden atmak gerek, değil mi? Sorumluluğu kadere, kaçan otobüse, terk eden sevgiliye, işten çıkaran patrona (örnek çok) yüklemek, kendini sorumsuz hissetmek hayatı yaşamayı kolaylaştırıyor muhakkak.
Otobüs durağında otobüse yetişmek için son dakikada evden çıkmanın sorumluluğunu üstlenmek yerine otobüse söylenmek; iş yerinde, kendini gerçekten de işine vermek yerine gizlice internette dolanırken, atalet içinde öylesine uyuşup kaldığın için aksayan işler yüzünden işten çıkartıldığını kabul etmek yerine, yerine gelen kişiyi suçlamak çok kolay.
Hayatın getirdiği her şeyden, ama her şeyden sadece kendin sorumlusun. İşini mükemmel yapan bir insanı kimse işten atmaz. Ayrıca otobüse yetişmeyi gerçekten isteyen insan otobüsü kaçırmaz (tabii ki hayra işleyen sistemin zaman zaman her şeyi doğru yapsak da ortaya çıkardığı nadir engellemeleri buraya dâhil etmiyorum, onları kadersel yol ayrımında ihtiyacımız olan yolu seçmemiz için devreye giren ilahi güçler sebebiyle yaşarız).
Bu yüzden her durumda dönüp kendine bakmalısın. Yaşadığın her şeyden sorumlu olduğunu bilerek yaşamayı öğrenmelisin. Bunu anladıktan sonra, hayat o kadar da zor olmamaya başlar. Gün geçtikçe şartlar baş edebileceğin hale gelir ve zaman içerisinde kolaylaşır. Sorumluluk almak baştan zor gibi görünse de bir kere üstlenildiğinde hafifleyen bir yüktür.
Şartlar kolaylaşıyorsa bil ki, bir konuda tembelliği üzerinden atıyorsun demektir. Tembellik konusu (atalet de diyebiliriz) değişik bir fiziksel haldir ki, ruhu esir alır. Bu tembelliği yaşadığın alanları anlamak hiç zor değildir, öncelikle başkalarında eleştirdiğin alanlara göz atmalısın. Bu eleştirilerini aynen kendine yöneltiyor olsan (lütfen dürüst davran) sana (içinde gizli bir alanda barındırdığın sana) uyar mıydı? İnsan eleştirdiği alanlarda tembeldir çoğunlukla. Tembellik her şeyin altına saklanmayı sever. Sıcacık bir yatak bulsun yeter. Bu yatak bazen korku yatağı, bazen alışkanlık yatağı, bazen güvensizlik yatağı olabilir. Her hâlükârda, sıcak, rehavetle kaplanmış, sis perdesi ile sarıp sarmalayan bir ruh halidir bu. Çok alkollü bir gecenin sabahında yataktan çıkmak istememe gibidir.
Çok sık rastladığım bir durum şudur: Kendisi ile aynı meslekte olan başarılı insanları eleştirme hali! Bu hal, başarılı olmanın önündeki en önemli engeldir. Başarılı insanın kusurlarına odaklanmak yerine onun başarıya ulaşmak için izlediği yola odaklanmak, onu örnek almak çok daha doğruyken, insanın doğasında olan rekabet duygusu başarılı olana hakkını vermek yerine onu eleştirmeye (hatta zaman zaman aşağılamaya kadar giden bir ruh haline) yönelik oluyor. Çalışıp fark yaratmak yerine, fark yaratanın kusurlarına odaklanmak… ama ile devam eden cümleler kurmak… başarılı ama… mutlu ama… çok seviliyor ama… acayip para kazanıyor ama…
“ama” ağır,sıcak, uyku ve rehavet şerbetine batırılmış bir yorgan…
Bu da çoğunlukla başarıya giden yolun gerektirdiği çalışkanlığı, azmi, çabayı göze alamamaktan başka bir şey değil ne yazık ki.
Sık rastladığım bir durum daha var: Kendi mutluluğunu başkalarının yaşam standartları ile ölçme! Kesin mutsuzluğun formülü. Mutlu olan birini gözüne kestirirsin; onun mutluluk anlarını gözlemler, hayatının ihtişamlı, şaşalı bölümlerini gözünde büyütürsün. O kişinin senin gördüğünün dışında yaşanan hayatını görmezsin ya da görmezden gelirsin. Oysa o çabalar, emek sarf eder, gerekli şartları yerine getirmek için uğraşır, fakat senin bunlarla işin yoktur. Kendi hayatının içinde onun mutluluğunu görmeye çalışırsın… sonuç hayal kırıklığı..
Kısacası en güzel başarı rekabet ederken her şart ile tanışık olduğun alandır. Bu yüzden seni başarıya götürecek tek rakip yine sensin. Hayat yolunda senden başkasını ne gizli, ne de açık şekilde rakip ilan edersen kaybedersin. Çünkü 24 saatini her doğrusunu ve her yanlışını bildiğin rakibin yine sensin. Bir tek kendini iyi tanıyorsun (ki kendini ne kadar tanıdığını kendine dürüstçe itiraf etmek bile zordur, bu yüzden kendini bile şaşırtabilirsin) bir tek kendinle yarışabilirsin. Hem zihninin içini, hem zihnin dışını bildiğin yegâne rakiple yarışa tutuşabilirsin!
– Sadece kendinle yarış, çünkü galip gelme garantin yüksektir!
– Senin özendiğin hayatı (bu gizli de olabilir) yaşayanları sakın ola eleştirme, hakkında olumsuz düşündüğün bir durum asla başına gelmez.
– Hakkında olumsuz düşündüğün her şey senden uzaklaşmak için can atar. Hiçbir şey istenmediği yerde durmaz.
– Kalk ve harekete geç, durağan enerji durgun ve pis atık su gibidir. Zararlıdır!
– Hayatına disiplin getir. Disiplin sadece çalışmak değildir. Belirli bir hayat felsefesi de edinmek bir disiplindir ve başarı getirir. Düzenli olumsuz düşünüyorsan muhakkak ki olumsuzluğunun başarısını elde edersin. Düzenli olumlu düşünüyorsan muhakkak ki olumlu bir hayatın başarısını elde edersin. Düşüncelerin istikrarsızsa, başarının karşılığı da istikrarsızlığın olacaktır.
– Gülümse! Gülümsediğinde karşılığını alırsın. Somurttuğunda da karşılığını alırsın.
– Yardım et ve yardım iste! Böylece hem sana yardım edenler çıkar ve işin kolaylaşır, yardımını talep edenler çıkar ve kendini işe yarar hissedersin.
Şimdilik bu kadar sevgili dostum.
Yurda Hal
22/01/2012, 03:40
Siz harikasiniz Yurda Hal Hanim ,
Bir anda yasam enerjimi ziplattiniz herseyi yeniden ve mukemmel olarak planlama gucunu ve istegini yesettiniz. Sizi tanidigimdan beri yazilariniz ve kitabiniz ilae cok sey ogrendim.Yolumu temizleyip actiniz.Hersey arzu ettiginiz gibi ve arzu ettiginiz sekilde olsun. Sizi seviyorum. Enerjiniz sonsuz olsun.Bu yazi beni hem yikadi hem bilgilendirdi hemde mutlu etti Iyiki varsiniz.
23/01/2012, 10:31
süper bir yazı olmuş…konu bundan daha iyi ifade edilemezdi..